4 Ekim 2010 Pazartesi

Anlatım

Biraz anlatmak kelimesi üzerinde, biraz da üslup üzerinde düşündüm kendi sınırlarımda.
Önce 'an-latmak' kişinin an'ı yaşamasını sağlamak, yada
'anlatmak' kişinin doğrudan anlamasını sağlamak arasında fark var.
Birinde sadece izah etmeye, diğerinde anlatılanın kişinin hayal gücünde oluşmasına uğraşmak.
Fakat ikiside kendi başlarına eksik kalıyor, hem izah etmek, hem de hayal gücünde oluşmasını sağlamak etkili bir anlatım şekli.
Hayal gücünde oluşmasını, mesleki veya ideolojik terimler,
izah etmeyi de, anlatımda ki üslup engelleyebilir.

Üslup'u etkileyen şeyler, anlatılan şeyin neden anlatıldığına göre değişkenlik gösterebilir.
Anlatılan şey bir tartışmada haklı çıkmak için mi? yoksa birine öğüt vermek, kişinin yararını sağlamak için mi anlatılıyor?

işte bu ikisi anlatımı yüzde yüz etkiler.

Anlatım olayına biraz farklı bir yerden bakalım.
Sohbet eden iki arkadaş canlandıralım kafamızda, biri diğerine yapmaması gereken bir şeyi, tamamen dostâne bir dil ile, kişinin yararını sağlamak için anlatıyor.
diğer arkadaş da bu sıcaklıkdan ötürü anlamaya yelteniyor.

Bir de tam tersini görelim, iki kişi bir ideoloji veya falanca hakkında tartışıyor, ikisi de haklı çıkmaya çalışıyor, işte bu anlatım da rekâbet var.
ikisi de düşüncelerini değiştirmeye veya değerlendirmeye yeltenmeyecek, çünkü anlatım üslubu saldırgan.

Anlatılan şey ne olursa olsun, bir fikir, oyunculuk, şiir, hikâye, bir sevgili ile konuşur gibi, bir dost ile konuşur gibi, kardeşlerinle, annenle babanla konuşur gibi rekâbet hissettirmeden anlatılırsa,
sanki dinleyen kişi daha bir dikkatli, daha severek dinler diye düşünüyorum.

Yani kısaca masal anlatımını düşünelim, ne kadar sıcak ve hoş değil mi?
çünkü masal genel olarak çocuklara okunur, işte düşünceler bir çocuğa masal anlatır gibi bir samimiyet ile anlatılırsa, o zaman çok hoş olabilir...

Hiç yorum yok: